29 Haziran 2010 Salı

"Halk" tipi süperler!


Yeni dünyanın kahramanları.

Hangimiz kahraman olmayı istemedik? geceleri başımızı yastığa koyunca kötülerle kaç kez savaştığımızı saymaya gerek bile yok. Mesela benim kahramanım Ten Ten, süper kahramanım ise Örümcek Adam idi. Burada bir ayrım yapmakta fayda var. "Kahramanların" çoğu sıradan insanlardır. Doğaüstü güçleri yoktur, dünya dışı varlıklar değildirler ve hiçbir şekilde radyoaktiviteye maruz kalmamışlardır. Onlar kötülere karşı savaşı, akıl ve bedensel güçle kazanırlar. Bu yüzden de daha çok saygı görürler. Öteki tarafta ise "süper kahramanlar" vardır. Bunlar tamamen insanoğlunun zihninden çıkma "yaratılmış"lardır.

Mayıs ayında ardı ardına Amerika'da ve dünyada vizyona giren iki film, Kick-Ass ve Defendor (şimdilik bizim sinemalardaki gösterim durumu muamma), bilinen süper kahraman öykülerinin ters yüz edilmiş ama onlara öykünen yapısıyla dikkate değer işler. Hiçbir "özel" gücü olmayan süper kahramanlar! Hollywood'da bu denli insana yakın gerçek öyküler görmek şaşırtıcı oluyor. Zira, çizgi roman dünyasına genelde gişede yüksek hasılat hedefiyle sırnaşılıyor. Sadece eğlenceli dünyalar yaratmaktaki ustalığı tartışılmaz olan bu sistemin, zamanla çok fazla tekrara düşüp ortaya keyiften ve başarıdan yoksun işler çıkarmasının yarattığı bir tıkanıklık söz konusuydu. Bu iki filmin, insan zihninden çıkmış "yaratılmış" süper güçlerin kodlarıyla gerçek dünyaya ait kahramanlık öykülerine yönelmesi ise başlı başına Hollywood'da yeni bir dönemin başladığının işareti gibi.

Demir Adam, Superman, Hulk ve Örümcek Adam gibi çizgi romanların yaratıcısı Marvel Comics'in son numaralarından biri Kick-Ass. Yazar Mark Millar'ın zihninden çıkanları John Romita Jr.'ın çizgileriyle buluşturan roman, sert ama bir o kadar gerçekçi tonuyla, Marvel evreninde kendine farklı bir yer buluyor. Bu farklılıksa, kendi yarattıkları eşsiz süper kahraman dünyasını, sıradan insanların sıradan yaşamlarına adapte etmesinden geliyor. Elbette bu yapı Hollywood'un gözünden kaçmadı ve sinemaya devşirilmekte gecikilmedi.

Yönetmenliğini ve senaristliğini Matthew Vaughn'un yaptığı film, Dave Lizewski (Aaron Johnson) isimli ergenin çizgi roman tutkusu üzerine temelleniyor. Dave, çizgi romanların neden bu kadar sevildiği halde neden hiçbir insanın onlarca süper kahramandan hiçbirine öykünmediğini kendine dert ediniyor. Neticede süper kahramanlar dikkat çeker ve halkın sevgilisi, kötülerin de korkulu rüyasıdır. Gerçek hayatındaki kaybetmişlik halini çizgi romanlardaki süper kahramanlık numaralarıyla yok edebileceği fikrine kapılan Dave, bu dünyanın olmazsa olmazı, saklı kalmanın ve farklı görünmenin bir yolu olan lateks kostümüyle ikincil, yani kahraman kişiliği olan Kick-Ass'i yaratıyor. Kötülükle olan ilk mücadelesinde ise hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını gözlerini bir sedyenin üstünde açtığında anlıyor.

Kick-Ass, aslında bu yolda yalnız değildir. Big Daddy (Nicolas Cage) ve küçük kızı Hit Girl (Cheole Moretz) ise kendilerince haklı sayılabilecek nedenlerle (intikam), Kick-Ass'e nazaran daha profesyonel "süper kahramanlardır". Film, çizgi romanların ve bu türün görsel dünyasının tüm gereklerini, kurallarını yerine getirirken, bir yandan da hicvi elinden bırakmıyor. Yani kuralına göre oynayıp yapıyı ters yüz ediyor. Kick-Ass, Örümcek Adam'ı anımsatırken, Big Daddy ve Hit Girl ise Batman ve Robin'e öykünüyor. Çizgi romanlarda bayıldığımız hemen her şeyin, göründüğü gibi olmadığını anladığımız bir metinle baş başayız. Bir defa herkes sıradan insan. Sadece sevdikleri türe öykünerek başlarındaki belaları savuşturmak için kendilerine bayağı zor bir yol çiziyorlar. Bu arada süperlerin dünyasında kan gösterme oranı neredeyse sıfıra yakınken, Kick-Ass'te bu durum "gore" (aşırı kan kullanımı) kıvamına geliyor. Yani gerçekte birini öldürürseniz olacak olan budur demenin bir yolu adeta.

Kick-Ass, süper gücü halka indirirken, bir diğer yapım "Defendor" ise tamamen insana odaklı bir süper kahraman öyküsü anlatıyor. Film büyük bütçeli süper kahraman filmlerinden ziyade, naifliği, gerçeğe en yakın haliyle, süper güçlere ihtiyaç duymadan da "kahraman" olunabileceğinin altını incelikli bir işçilikle çiziyor. Peter Stebbings yönetmenliğinde, usta oyuncu Woody Harrelson'da vücut bulan Defendor yani Arthur Poppington, annesini küçük yaşta uyuşturucudan kaybetmiş Arthur'un yarattığı alter egosu. Kendi çabalarıyla yaptığı kostüm (gri koli bandıyla kocaman bir "D" harfi!) ve üstün silah (birkaç yüz tane bilye, işaret fişeği ve kalınca bir sopa) teknolojisiyle karşısına çıkan kötülükleri haklamak için gecenin karanlığında kayboluyor. Başka bir okumayla Defendor aslında Superman'in sadeleştirilmiş hali.

Arthur, takım taklavatıyla geceleri, başıboş sokaklarda annesinin katili olduğunu düşünüdüğü mafya lideri Captain Industry'nin peşine düşüyor. Aslında peşinde olduğu hayali bir kötülük. Bu gecelerin birinde uyuşturucu mafyasına karşı gizli bir operasyonu yürüten polisin işine çomak sokuyor ve kendini demir parmaklıkların arkasında buluyor. Onun "özel" durumu pek dikkate alınmıyor ve gözetim altında tutulmak kaydıyla serbest bırakılıyor. Arthur bildiğini okumaya devam ederken, bizler de alt benliğinin yarattığı suç ve suçluların bir bir nasıl gerçeğe dönüştüğünü enfes bir oyunculuk eşliğinde öğreniyoruz. Sıradan vatandaş Arthur'un eylemleri şizofreni ile açıklanabilecekken, filmin asıl derdinin, dürüstlüğün ve koşulsuz iyiliğin "kaybetmiş" bir insanı nasıl bir süper kahramana dönüştürdüğünü gördüğümüzde ise o artık bizim için gerçek bir kahraman oluyor.

Son düzlükte, Kick-Ass ve Defendor, bildiğiniz süper kahramanların tüm bileşenlerini tamamen ters yüz edilmiş hali olarak arz-ı endam ediyor; fantazyadan alıp gerçek dünyanın içine bırakıyor insanı. Elbette bu sinemada bir alt tür yaratıyor. Önümüzdeki dönemlerde bu tatta yeni yapımlar izleyebileceğimizi söylemek kehanet olmaz. Ama ne yazık ki bu yeni yapının ilk örneklerini ülkemiz sınırları içinde ne zaman göreceğimizi bilmiyoruz. Hiç olmazsa internetten DVD ve Blue-Ray siparişlerinizi hazırlayın.

Not: Newsweek Türkiye dergisinin 85. sayısında yayınlanmıştır...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder