
Merakla beklenen Film Ekimi programı açıklandı. Festivalin öne çıkan beş filmi takdimimdir...
1- SOMEWHERE
Festivalin gala filmlerinden. 2004 yapımı “Lost in Translation” ile En İyi Senaryo dalında oscar heykelini kartvizitine işleyen senarist-yönetmen Sofia Coppala’nın meraklı gözlerle beklenen filmi. Film geçtiğimiz günlerde yapılan Venedik Film Festivali”nde büyük ödül olan Altın Aslan’ı kazanarak beklenti çıtasını en üst zirveye taşıdı. Bir kaç hafta önce yayınlanan fragmanı ise bu çıtanın ne kadar doğru bir yerde olduğunu gösteriyordu. Yönetmenin kendi çocukluk anılarından yola çıkarak oluşturduğu filmde, Stephan Dorff ve Elle Fanning başrolleri paylaşıyor. Baba-kız hikayesinin varlığı, Françis Ford Coppala ve Sofia’nın ilişkilerine dair ipuçlarını taşıyor olabilir. Zira Dorff’un hayat verdiği karakter meşgul bir Hollywood yıldızı... Amerika gösteriminden hemen önce izleme fırsatını bulacağımız bu filmi kaçırmayın...
2 – THE TOWN
Festival’de Hırsızlar Şehri ismiyle gösterilecek başka bir gala filmi. Bu orijinal film isimlerini mükemmel bir şekilde çeviren arkadaşları bulursam alınlarından öpeceğim. Kafalar güzel.. Filme dönersek, oyunculuğu tartışmalı ama yönettiği ilk filmi “Gone Baby Gone” ile ciddi bir başarı yakalayan Ben Affleck’in ikinci kamera arkası deneyimi. İlk filmden farkı bu kez kameranın önünde de olması. Bu filmin şansını bir nebze düşürüyor gibi görünse de, eğer yönetmenlik beceresini kendi oyunculuğu üzerinde etkili kullanırsa sonuç seyre değer olabilir. Yapımın diğer oyuncuları ise Rebecca Hall ve Jeremy Renner. Renner’i The Hurt Locker filminden hatırlarsınız. Film soygun hikayesi üzerine kurulu. Bu tarz filmlerin hemen hepsi pek farklı hikaye sunmazlar. Son bir iş, aşık olunan bir kadın , ekipten birinin ihaneti gibi artık alıştığımız klişeler vardır ve fakat nihayetinde izleriz çünkü merak ederiz bunu nasıl anlattığını. Şans vermek lazım.
3 – FLICKAN SOM LEKTE MED ELDEN
Vizyonda gösterimi süren Ejderha Dövmeli Kız filminin ikinci ayağı. Festival programınızda yer alması gereken bir film. Keşke üçüncü ve son bölümü de programa dahil etselermiş. İsveçli yazar Stieg Larsson’un çok satan Millenium dizisinin bu sekmesinde, yine gizem, heyecan, aksiyon ve dram tavan yapıyor. İlk filmin kadrosu olduğu gibi korunmuş. Noomi Repace ve Michael Nyqvist’in oyunculukları üzerine konuşmaya gerek yok. İlk filmi izleyip sevdiyseniz mutlaka salondaki yerinizi almalısınız. Sonrasında bir şekilde üçüncü ve son bölümü izleyip seri tamamlayınız. Çünkü önümüzdeki yıl gösterilmek üzere, yeniden çevrimlerden başka pek bir şey üretmeyen yamyam Hollywood tarafından üç bölüm tekrardan çekiliyor. Orjinalinden bir adım ileri gitmeyeceği konusunda tartışmak isteyen var mı?...
4 – JACK GOES BOATING
Oynadığı her filmde farklı karekterleri üstdüzey bir performansla canlandıran, son dönemin en yetenekli oyunucularından Oscar ödüllü Philip Seymour Hoffman’ın ilk kamera arkası deneyimine şahit olmak için kaçırılmaz bir fırsat. Teması aşk ve ihanet üzerine kurulu bu filmin bir diğer yıldızı ise Amy Ryan. Kendisinin oyunculuğunu her zaman beğenir ve takdir ederim. Komedi-dram yapısına sahip film, bir çok sinema sitesi ve ünlü sinema eleştirmenlerinden ortalamanın üzerinde bir notla taçlandırıldı. Hoffman’ın bu ilk yönetmenlik denemesini listenize gönül rahatlığı içerisinde alabilirsiniz.
5 – ROOM IN ROME
Festivalin aykırı filmlerinden. Tüm güzelliklerini seyircisiyle paylaşan Elena Anaya ve Natasha Yarovenko kaçırılacak gibi değiller. Sex and Lucia ve Chaotic Ana gibi filmleriyle tanınan İspanyol yönetmen Julia Medem’in ilk ingilizce filmi olarak kayıtlardaki yerini alıyor. Medem filmi yönetmekle kalmayıp, senaryosunu yazıp montajını da bizzihati kendi elleriyle yapmış. Takdir edilesi bir davranış. Film, Roma’da bir otelde iki kadının birlikte geçirdiği 12 saati anlatıyor. İki güzel kadın, 12 saat süren erotizm ve duygu yüklü anlara şahitlik yapmak isterseniz eğer sizi bilet gişesine doğru alalım...
cok guzel yazı olmus eline sağlık.
YanıtlaSilufak bir oneri: bence filmlere filmekimi sayfasındaki linkleri eklemelisin ki daha kolay ulasalım :)
"My son,my son, what have ye done" ın yapımcısı David Lynch'miş.o filmde iyiye benziyor...(yanlış yere yazmışm:()
YanıtlaSil