23 Mart 2009 Pazartesi

YENİDEN KEŞFET: THE ABYSS


Son bir kaç gündür sinema eleştirmeni Burak Göral'ın 'Neden Bazı Filmler Daha İyi' isimli kitabını okuyorum. Seçkisiyle ve  anlatımıyla ilgiyi ve arşivlik olmayı hak eden bir çalışma.  Yazarın beğenileri doğrultusunda anlatılan 16 film içinden, James Cameron imzalı 'Aliens' ı okurken, Cameron'un bir diğer başyapıtı 'Abyss' çok zamandır izlemediğimi fark ettim. Doğrusu bu filmi pek fazla da anımsamıyordum ismi dışında.  Yeniden keşfetmenin verdiği heyecanla tekrar izlediğimde gördüğüm şey, bu filmin gerçekten zamanının çok ötesinde bir film olduğu idi.

1989 yılı yapımı The Abyss'in yönetmeni James Cameron'un deniz ve derinlik tutkusunu bilmeyen yoktur. Bu yapıtında Cameron, kamerasını çok daha derinlere daldırıyor ve ordan eşşiz manzaralar sunuyordu bizlere.  

Filme girmeden önce bizi Nietzsche'nin sözleri karşılıyordu. 'Derin bir kuyunun içine bakarsanız o da sizin içinize bakar'. Adeta film bu söz üzerine yazılmış, çizilmiş ve şekillemiş ardından servis edilmiş gibi. Ayrıca filmin politik yönünü daha ilk baştan anlatan bilinç düzeyi yüksek bir seçim olmuş. Aslında bu söz, filmin sinemalarda gösterilen versiyonunda bulunmuyordu. Politik yönünün yaratacağı ağır etkiden çekinen yapımcı şirketin dayatmasıyla sansüre uğramıştı. Yıllar sonra Jim Cameron, filmi yeniden kurgulayarak daha anlaşılır ve sağlam bir finalle noktalanan işe imzasını atmıstı. 

Filmin konusu kısaca, Amerikan Deniz Kuvvetlerine ait bir nükleer denizaltı bilinmeyen bir nedenden dolayı okyanusun ortasında kırıma uğramıstır. İçinde barındırdığı güç ise Hiroşima'ya atılan bombanın 50 misli hasara neden olabilecek bir güce sahiptir ve bir an önce Rusların eline geçmeden güvenli bir şekilde dipten çıkarılmalıdır. Denizaltının battığı yere yakın bir alanda petrol arama işleri yapan bir şirketten yardım istenir. Şirkete ait son teknoloji ürünü dalış araçları ve bunları kullanan deneyimli personel ve bu personele eşlik edecek olan dört denizci askerle operasyon başlar. Sonrası enfes su altı görüntüleri. Nitelikli bir senaryo. Kayda değer oyunculuklar ve muthiş bir teknik başarı. 

Filmin çekimleri, NASA'nın astronotlarını eğittiği su tanklarında ve yapımcılarına ısrarla yaptırdığı nükleer santralden bozma iki tankın içinde yapılmış. Titizliği ve setteki mükemmelliyetçiliği ile bilinen Jim Cameron oyuncularına ve teknik ekibine uykusuz ve bol sulu zamanlar yaşattığı biliniyor.  Oyuncularının dublör kullanmasına karşı olan yönetmenden en çok herhalde başrol oyuncusu Ed Harris çekmiştir Bir röportajında filmle ilgili şunları söylemiş; 'Eğer çekimler biraz daha uzun sürseydi parmak aralarımızda perdeler sırtımızda solungaçlar oluşacaktı'.

Gerek teknik kapasite gerekse hikayesinin güzelliği ile 20. yılına hazırlanan bu zamanın ötesindeki filmi tekrar izlemek keyifli ve heyecanlı bir deneyim oldu benim için. 

Not: Filmi ilk kez veya yeniden izlemek isteyenler resimde görülen özel versiyonu tercih etsin. Tadı çok başka çünkü. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder