18 Mart 2009 Çarşamba

Norveç Güneşi!....


Mahsun Kırmızıgül. Alem buysa kral benim dedi. Bunu derken Allah'ta ona yürü ya kulum dedi. Zaman içinde söyleyecek anlatacak çok şey biriktirdi. 'Hepimiz Kardeşiz' dedi. Şimdilerde, geldiği yere olan diyetini, sinemada türküler söyleyerek ağıtlar yakarak ödemeye çalışıyor. 

Doğu'ya dair ilk öyküsünü geçtiğimiz yıl taşıdı beyazperdeye. 'Beyaz Melek'. Kabaca Doğu iyidir batı kötüdür (Biz batının kötü alışkanlıklarını aldık diyen bir başbakana sahip ülkede yaptı bunu) temalı ilk filminde yönetmenlik becerisini ortaya koymaya çalıştı. Görsel bir başarı yakaladığını söylemek mümkün ama filmin çok katmanlı hikayesi için aynı başarıdan söz etmek mümkün olmamıştı. 

İlk filmde batı kötüdür doğu gelenekçi ama daha değerlidir temasını diline ve kamerasına dolayan zatın ne gariptir ki ikinci filminde bundan çabuk vazgeçerek batıya yönelmesi ise pek manidar olmuş.  Yine de ilk iki film itibariyle daha önce reality show tadında haberlere malzeme olan ve bir bakıma diken üstündeki konulara cesaretle yönelmesi takdir edilesi bir durum. Ama durun hemen karar vermeyin, Mahsun K. burda da sınıfta kalıyor, daha önce bu dikenli konuya kamerasını yönelten o kadar çok film oldu ki (Yol, Sürü ve Işıklar Sönmesin gibi) ama hiç birisi Mahsun K. kadar ajitiye kaçmadan ucuz numaralarla bezenmiş öyküler anlatmadılar. 

1984'te ülkenin doğusunda  patlak veren  ve 40 binin üzerinde insanın ölmesine, milyonla ifade edilen zorunlu göçlere neden olan terör sorununu beyazperde de görme fikri filmi cazip kılıyor. Artık bir takım açlımların yapıldığı bir dönemde bunu yapabilmek sanırım Mahsun için hiçte zor olmadı. Film bu ağır konuyu kendine yük olarak alıyor ama bu yükün altından da kalkamıyor. Orayı anlamak orayı anlatabilmek için oraya gitmek ve görmek ve de yaşamak gerekir. (Üstüne yukarıda parantez içindeki filmleri de izlemek ve anlamak gerekiyor.) Mahsun açısından böyle bir problem yok tabi ama ne şiş yanısın ne de kebab diyen bir yönetmen bir senarist bir oyuncu güzellemesi var karşımızda. 

Terör sorunu yüzünden büyük bir bölümü zorunlu olarak göç etmiş dağ köyünde yaşayan bir ailenin öyküsü anlatılıyor filmde. Ailenin oğularından biri askerde bir diğeri ise PKK saflarında. (Filmde PKK ismi telaffuz edilmiyor sadece bir yerde örgüt olarak ismi geçiyor!) PKK saflarındaki oğul çıkan çatışmada ölüyor. Ve bu ölümden sonra  ailenin köyden kente oradan da daha batıya (Güneşin başka doğduğu Norveç'e) göçü başlıyor. 

Film, ordunun bir mağaraya helikopterle yaptığı baskınla açılıyor. Teröristler mağarada uykudalar. Kamera onların üzerinde dolaşıyor. Atılan ilk füze şok yaşatıyor ve masum uykularından hızla uyanıp silahlarını kuşanıyorlar. Tanıdık geldi dimi. Bu sahne teroristlerin sınır karakollarına yaptıkları baskınları anımsatmıyor mu? Ramo (Mahsun K.) teröristlere tavuk satmak için orada. Geçimlerini bu sayede kazanıyorlar ailecek. Nasıl yani?  Şimdiye kadar gördüklerimiz duyduklarımız yalan o zaman. Teröristler kapıyı çalıp haraçlarını yiyeceklerini almazlar bilakis köylünün hakkını mı verir? Buna gerçekliği kendine göre yorumlama diyenler olacaktır bana göre ise gerçek olanı çarpıtmaktır. Bu noktada daha giriş sahnesiyle eksi puanı hanesine yazdırmayı başarıyor. 

Sonrasında ardı sıra gelen sekanslarla bin tane olay anlatmaya çalışıyor Mahsun K. Terör ve sorunları üzerine bir film izleyeceğimizi düşünürken  bir anda cinsel kimlik bunalımı içindeki kardeşin öyküsünü seyre daldık. Bu devam ederken insan tacirlerini umut kapısı gibi gösteren bir özensizlikle kendimizi şefkatli batının kucağında bulduk. Derken kız çocuklarının eğitimi üzerine bir bölüm seyrettik.   Akraba evlilikleri üzerine kafa patlamamız istendi. Her biri ayrı bir öykü olacakken hepsini bir potada eritmeye ne gerek vardı. Ayrıca bu ne yaman çelişkidir annem. Terörü desteklediği her şekilde bilinen Avrupa ve dahasında ABD'ye dair göndermeler nerde? Bu kısım eksik kalmakla birlikte sorunu tamamen Türkiye üzerine odaklamak basiretsizlik mi yoksa biliçli bir tercih mi bunu Mahsun K'ya sormak lazım. 

Hikaye olarak sıkıntı içindeki filmin artıları yokmu elbette var. Bir kere oyunculuklar fena değil. Görüntü yönetimi başarılı.  Ses işçiliği gayet iyi.  Müzikler yerli yerinde ve işlevinde. Aksayan kurgu ve senaryo olmuş...

Neticede filmin anlatmaya çalıştığı kısaca, orada bir değil bin sorun var (doğrudur). Ama çözüm içeride değil dışardadır. Türkiye faşist bir ülkedir. Buranın Devlet Anası iyidir amma ve lakin Devlet baba insanlara kök söktütür yerinden yurdundan götünden eder insanı. Burada doğan güneş kara güneştir. Güneş Norveç'te başka burda başka doğar....

Detay: Afişte Mahsun K'nın güneşe doğru havaya kaldırdığı çocuk sizce de türkiye haritasını fazlaca anımsatmıyor mu?:)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder