
Rober Harris'in aynı adlı çok satan romanından uyarlama...
Kamera arkasındaki isim Roman Polanski. Senaryo yine Polanski ve kitabın yazarı R.Harris tarafından kaleme alınmış. Kameranın önünde ise birbirinden değerli nitelikli oyuncular mevcut. Pierce Brosnan filmde eski İngiltere Başbakanını canlandırırken, onun anılarını yazması için görevlendirilen "Hayalet Yazar'a ise Ewan McGregor vücut veriyor. Olivia Willams, Kim Catrall ve Tom Wilkinson diğer rolleri paylaşan isimler...
Eski İngiltere Başbakanı Adam Lang'ın (P.Brosnan)görevi sırasında savaş suçu işlediğine dair belgeler basına sızdırılır. Akabinde Lahey tarafından kendisine soruşturma açılır. Lang ve ailesi gözlerden uzak bir adada (bir bakıma herşeyden izole olma hali) kalmaktadır. Lang anılarını yazması için bir hayalet yazar tutar ama kitabın bitmesine yakın yazar şaibeli şekilde ölü bulunur. Yerine getirilen Hayalet (E.McGregor) ise bir şeylerin ters gittiğini fark eder ve merak duygusuna zekasını da katarak o ters giden ne var ne yok çözmeye çalışır...
Film 70'li yılların komplo teorileriyle bezeli politik gerilimlerinin izinden gidiyor. Bu haliyle yeni nesil casus filmlerine (bknz. Bourne serisi) tanıklık eden ergen bedenlere tuhaf ve yavan kaçabilir. Orta yaş üstüne ise nostalji yaşatabilir.
Filmin yavaş ama sıkmayan temposunu sağlayan ise, iyi yazılmış bir senaryoya sahip olması, güzel çekilmiş sahnelerin varlığı, ve en önemlisi belki de birinci sınıf karakter gelişiminin sizi sıkmaması. Bütün bunlara ek olarak müziklerin filmin kasvetli yapısına hizmet ettiğini görüyoruz...
Filmde Ewan McGregor'un canlandırdığı karakterin ismi Hayalet. Yani film boyunca gerçek adını öğrenemiyoruz. Hayalet yazarımızın alaycı, sefil ve merak duygusunun yükseklerde geziniyor olması hayli eğlenceli olmuş.Bu karakterin tam olarak bir Polanski alamet-i farikası olduğunu söylemek yanlış olmaz...
Filmde Tony-Cherie Blair'e ciddi anlamda kurgusal da olsa bazı parellikler mevcut. Filmdeki başbakanın ve eşinin Amerika geçmişi, neredeyse tüm dostlarının nüfuzlu Amerikan vatandaşlarından oluşması buna bir örnek olarak gösterilebilir. Ama tam olarak onların hayatlarını hedef alıyor demekte doğru olmaz. Yani sinsice bir şekilde anımsatma yolunu seçiyor film. Aslında bilmediğimiz doğruları da anlatıyor olabilir:)
Sıkı bir Polanski hayranıysanız üstadın önceki başyapıtlarından izler bulmanız olası. 1976 yapımı "The Tenant" buna iyi bir örnek olarak aklınızda bulunsun...
Filmin final çekimi ise gerçek bir ustanın yapabileceği tarzda olmuş. Elden ele dolaşan "çözüm" notunun kamerayla takibi ve sonrasında gelen "şok" gerçekten görülmeye değer...
Filmin çekimlerine 2007 yılında başlandığını hatırlatmak isterim. Ama ne yazık ki Polanski'nin geçmişte yediği halt yüzünden gözetim altına alınması filmin vizyon tarihini bir hayli geciktirdi. Post pro aşamasını Polanski tutuklu bulunduğu hapishaneden yürüttü...
Bu filmi izlemeniz için daha iyi bir neden istiyorsanız,"Three Days of the Condor", "The Manchurian Candidate" ve "The Man Who Knew Too Much" izleyip sevdiyseniz "The Ghost Writer'ı da sevmeniz pek ala mümkün...
Filmi izlemek için sinemada vizyona girmesini beklemek sıkıcı olabilir. Zira filmin bizde vizyona girip girmeyeceği bile belli değil. Bu yüzden ya DVD ya DVD-Rip:)